KIRÇIL

 

Koltuğunun altında kırçıl renkli soğuk bir mermer parçası ile eve döndü. Mezarlıklarda kimlik görevi gören cinse mensup bu taş; başına konmasa da eline çok yakışmıştı.

İnsanlar şanslarını kendi gözlerine görünür kılmak için çeşitli varlıkların sembolleşmesine ihtitiyaç duyarlar. At nalı,fincanda süzülen telve,dört yapraklı yonca... Bu varlıklar talihin göstergesi kabuledilse de bu metaforsal hareket oluşum sürecinde sırtına yüklendiği nesnenin fikri alınmaz. Örneğin hayvan yemi olarak kullanılan yoncanın dört yapraklı olma sebebi dna sisteminde yaşanan mutasyodur. Bu yüzden nadir bulunur. İnsanoğlu ise mutasyona maruz kalmıiş bu nesnenin sanki derdi azmış gibi bir de şans getirmesi beklerler. İnsanlar hep beklerler. Beklemek ortaçağ sessizliğinden kalma bir avuntu eylemidir.

Sokaktan aşağı sürdürdüğü inişi hayatının geneline yayılmış dokunaklı bir eylemdi. Kahramanımız hayatının en trajikomik günlerini iniş ağırlıklı psikolojik sıkkınlıklarla kurgulamıştı. Ülke standarlarına göre uzun; biraz zayıfçaydı. Eli yüzü düzgün diye tanımlanan ve belli bir vasatlık çizgisini temsil eden gruba dahildi. Kainat yaratıldıktan sonra belli bir sistem ve sıralama ile dünyaya gelen milyarlarca insan içinde efektif bir yapısı olmayan , kalabalıklarla kolaylıkla görünmez kalabilen adam; varlığın tanımındaki farklılık ilkesinin zıttı bir konumda oturakalmıştı. Belki de ayağa kalkmak için tam da bu anı bekliyordu. 

Yeşilçam eteklerinden kalma bir gün, bulutsuz gökyüzünden göz kırpan güneş ve denizin çarşafsı sakinliği. Kahramanımız her zamanki yalnızlığının sesinde yosun kokusunu alabilecek mesafdeki bir boğaz bankına kuruldu. Kulağındaki kulaklığı duyu organını dış dünya düzleminden kurtarma görevini başarı ile yerine getiriyordu. Hakkı Bulut'tan Ray Charles'e kadar uzanan geniş müzik listesi türk kültürü ile arap ezgilerini harman edip, üzerinede Batı'nın ahaksızlığını değil ilmini katarak oluşturulmuştu. Elindeki ince öğünlük kitaplar serisinde sırada James Joice'nin aforizmatik sözleri vardı. Başkasının fikirlerini okumak sizi fikir ortağı yapmaz; aksine düşünülmüş olanları görüp zihninizi kapısı açılmamış odalara yönlendirmenizi sağlar. Bu kapı çalmalar arasından çıkıp denize baktı. Özenle kaldığı sayfayı işaretlediği kitabını tek omzuna taktığı deri çantasına koydu. El işçiliği çanta onun zevkinin temel tanımıydı. Makineleşme karşısında tarafını el işçiği ve kilicinin kör oğlunun yanı olarak seçmişti. Çantasının en küçük gözünden tabakasını çıkardı. İçinden uzandı sigarayı iki parmağı ile tutup tahta bankın üstünde oklava gibi yuvarlayıp tütünün sıkı kısmını boşalttı. Ağzına getirdiği sigarayı yakarken derin bir nefes çekti. Küçük olaylara büyük ritüeller yükleme huyu onun hayatında küçük kaçamak alanları oluşturuyordu. 

Eve dönüş yolunda kendini müziğin ritmine kaptırdı. Çabuk adımlarla evin kapısına geldiğinde küçük bir misafir ile karşılaştı. Dört ayaklı bu misafir gözlerinin en masum rengi ile onca kapı arasında onun paspasını yatak olarak seçmişti. Yeni dostu ile evin kapısı aralayıp  odaları tanıttı. Mutfak ve balkondan sonra birlikte salondaki kanepeye yerleştiler. Mercan'ı serbest bırakıp izlemeye başladı. Koca evin salonunda belli bir süre duraksadı. Sonrasında önce mutfağa sonra kitaplığa yöneldi. Hiç kimsesizliği ile meşhur evinde ilk defa bir başka varlığın ayak seslerini duymak ona tatlı bir heyecan vermişti. Hatta onun için evde ufak birkaç değişiklik yapmayı bile düşündü. Balkon demirlerinin arası perde ile kapatılmalı, yerdeki kırılacak eşyalar yukarıya kaldırılmalı ve artık belli saatlerde evde olunmalıydı. 

Sabah Mercan'ın havlaması ile uyandı. Alarm yerini bir canlının çağırısı ile uyanmak duygusunun farklılığı şöyle dursun; uzun  zamandan sonra yatağından hızlıca ve gülümseyerek kalktı. Mercan yatağın kenarından onu alıp mama kabının yanına götürdü. Yemeğini alan ufaklık sessizliğe bürünürken kahramanımız evin açık camından sokağa baktı. Karşı apartmanın üçüncü katındaki hareketlilik gözüne ilişti. Kiralık yazısı sökülen cama perdeler iliştirilmiş, ne zamandır boş kalan balkona iki tabure ile bir küçük masa yerleşmişti. Masanın üstünde eskice bir gazlambası gözüne çarptı. Artık ihtiyaçtan çok dekorasyona hizmet eden bu lamba ondakinin aynısıydı. Çok eski ve el işçiliği olan bu lambayı bulduğu dükkanı hatırladı. Sadece  Kadıköy'de kaybolanların bulabileceği bir dükkanda karşısına çıkmıştı. Eve olan dikkati daha da artarken paçasında küçük Mercan'ın patisini hissetti. Anlaşılan evin yakışıklısı yemeğin üstüne mahallede kısa bir yürüyüş istiyordu. İstanbul'un aslını koruyan birkaç mahallesinde birinde sokaklara giriştiler. Mercan önde kahramanımız arkada uzun bir yürüyüş, bir kaç sahaf ve son olarak bakkal ziyaretinden sonra evlerinin önüne geldiklerinde Mercan karşı apartmana yöneldi. Ne oluyor demeye kalmadan küçük beyin kendi türünden bir arkadaşa rastladığı anlaşıldı.  Onların kavuşmasına yakından tanıklık eden biri daha göze ilişti. Kıvırcık saçlar altında güzel bir yüz ile varolan bu şahsın diğer yavrunun sahibi olduğunu tahmin etmek kolaydı. Ancak Mercan'ın yaptığı bu kıyağa karşılık  bir adım da kahramanımıza düşüyordu. Gidip iki yaramaz arkadaşla biraz oynadıktan sonra kısa bir sohbet açmış, sonrasında evine yönelmişti. Karşı daireye taşındıklarını, lambanın ona ait olduğu ve bu saatlerde yürüyüş yaptıklarını öğreniş olmak güzel bir başlangıç sayılabilirdi. Adını sorsakta söylemeye yanaşmayacak karakterimizin yerine cevabbı biz verelim;

Adı lazım değil,illa bir ad konacaksa köprücük kemikleri çıkık kadın diyelim.

Aradan günler geçti. Artık sabah yürüyüşleri düzenli bir hâl almıştı. Akşamları balkona konan masanın yolu karşı apartmanın üçüncü katına bakıyor, sokağın kargaşası içinde gökyüzü daha anlamlı görünüyordu. Karşı apartmanın sakinleri. Onlar içinde küçük köpeği ve balkondaki masasında gaz lambası olan, kıvırcık saçlı...

Adı lazım değil; illa bir ad konacaksa ben ona hayran o İstanbul'a diyelim.

Gel zaman git zaman artık uzaktan bakmaların yetmediği vakitler kapıya dayandı. Konuşmak İlk iki yaşına kadar öğrenilen bir eylem olmakla birlikte bazı anların sessizliği insanı suskunluğa sevkedebilir. Çünkü alınacak cevabın türüne göre etkisi farklı şekillenir.

'' Bazen bir insan sevdiğini cümleleri ile öldürebilir. Üstelik bu durum Dünya'nın hiç bir yerinde kriminal vaka sayılmaz.''

Koltuğunun altındaki kırçıl renkli düz ve soğuk taşla evin kapısında belirdi. Ayakkabılarını giyip sokağa, yokuştan aşağı Kadıköy iskelesine doğru sallandı. Ali Suavi heykelini geçti, meşhur boğadan sola döndü.

Sahilde bankın sağ köşesine kendini, kendinin soluna ama karşıdan bakıldığında bankın sağına denk gelen köşeye mermeri bıraktı. Bir sigara yaktı. Belki de malum şair ibi o da parmaklarının ucunu yaktı. Kulaklığında İbrahim Tatlıses'ten Led Zeplin'e kadar uzanan listesi akarken Kadıköy'den köpürüp burnunu Karaköy'e çeviren vapuru takip etti. Kaybetmenin acısından korkanlar kaybetmemek adına kimseye bağlanmazlar. Çünkü kimileri ayrılık ihtimalinin varlığına bile dayanamazlar. 

''Ayrılık da sevdaya dahil der birileri; başını alıp gitmek sevdaya dahil değil der Zarif'lerden bir adam...''

Mercan önde kahramanımız arkada ve mahalle en arkada kalacak şekilde sıralanan kaderin fotoğrafı eşliğinde, koltuğunun altındaki kırçıl , düz ve soğuk mermer parçası ile yola çıkan adam; belki de her şeyin düzelmesinin tek yolunu hiç bir şeyi dağıtmamakla, olduğun gibi kalmakla bulmuştu. Uslu durursa her şeyin düzeleceği söylenen çocukların hayatları boyunca kaybettiği yazar Kutlu bir Uzun Hikaye'de. 

Bazen kalmak için mutluluğun ışıltısı yetmez. Gitmek için ışığın ardındaki küçük bir gölge yeter...


Yorumlar

  1. Başını alıp gitmek sevdaya dahil mi gerçekten ? Gidişlerin de bir adabı olmalı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen kalp kırıklığını yüklenip gitmektense başını alıp gitmek iyi gelir.

      Sil
    2. sonunun kalp kırıklığı olacağının garanti belgesini taşımıyoruz ama

      Sil
    3. İnsanın kendi kalbi kırıksa belgesini cebinde taşır. Ve kırık kalpler kırmaya mahkumdur. Susuzluktan çatlamış toprakta papatyalar açmaz.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

HİKAYE YAZAMAYAN HİKAYECİ'NİN HİKAYESİ

LİSÂN-I HÂL'İM HAKKINDA BAZI MÜLAHAZÂTI ŞAMİLDİR