Kayıtlar

Mart, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SANA BAKMAK

Sana bakmak yıldızlı bir Karadeniz akşamında, sahildeki dalga sesi eşliğinde türkü tutturmak gibi. Sana bakmak ince uzun bir yolda elinde tespih, ağzında sigara, ayaklarında rugan ayakkabı ile volta atmak gibi. Sana bakmak ; sadece uzun yolculuklarda uğruna,  yol kenarı çay bahçelerinde ince bir sohbet tutturmak gibi. Sana bakmak ; sabah uyanır uyanmaz,  yatakta sigara yakmak gibi. Sana bakmak ; bayram sabahının mistik havasında, bayramlıklarını giyip babamın yanında camiye koşmak gibi. Bütün ağaçlar sana oksijen üretmek için. Bütün denizler sen seyret diye. Bütün yollar bir gün sen geçersin diye var. Bütün bitkiler senin emrine amade. Sana bakmak ; binlerce jop darbesi altında devrim türküsü söylemek gibi. Sana bakmak ; güne Süleymaniye camii bahçesinde başlamak gibi. Gözlerine sarılmak,  göğüs kafesinde derin uyku.  Seviyorum seni, saathanenin dar sokakları gibi. Sana bakmak; duman konserinde çakmaklarla şarkıya eşlik etmek gibi. Sana bakmak, ezan okunurken koşarak müziği kapatm
''Son hızla sana koşarken vurdular beni, Sen vurdun demiyorum ama sana koşarken vuruldum.''   Önce ince bir sızı girdi kaburgama bir çizik gibi. Bir anda düştüm yere.  Nefes alışverişim bir anlığına ritimsizleşti , hızlı ve kesik kesik. İlk başlarda düğümlendi nefesim. İnsanı hayata bağlayan kokusuz, tatsız oksijeni dolduramadım duvarları rutubetli ciğerlerime. Zihnim durgun. Ne oldu bana , nerdeyim ben? gibi klişe sorular sıraya dizilmiş üstüme gelmek için hazır. Vücudum ısınıyor. Bir öğlen uykusu ağırlığı var üstümde. Ama biraz daha yavan.  Annem üstümü örtemeyecek mesela. Ya da "ne uykusu bu gündüz vakti, kalk hadi çay demledim"  diye sarılamayacak bana.    Sıcaklık mayıştırıyor bedenimi. Ne garip şey şu ölmek. Öptüğüm kızlar geliyor aklıma. Tabi seni tanıdığım zamana kadar. Seni hiç öpmedim ben. " Dokunmadan sevmenin mümkün olduğunu seninle öğrendim.    Uykum kaçtı. Ilık bir Haziran rüzgarı vuruyor sanki içime. Elimi sol beşinci kaburgamdaki sıcakl
Kendimi sokak lambalarının seyrek olduğu yollara  attım. Aradaki mesafelerin uzunluğu sokak lambalarını gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar gibi gösteriyor,  alacakaranlık sokakta şık bir İtalyan dekoru abajur havası katıyordu. "Sanırım atlattım." Derin bir nefes alıp yola devam ettim. Cebimdeki dışı  nemden yumuşamış, parçalanan kapağını vücudundan kangren koparır gibi atmış sigara paketine uzandım. Karanlık ve ıssız sokaklarda yürümek kendi kendime rahatlıkla konuşmanın en kolay yoluydu.  Kendime sorular soruyor, cevaplar veriyor ve tam bir parlamento havası ile fikirleri değerlendiriyordum.  Başka bir deyişle içimde bir parlamenter sistem kuruluydu. Yani her kafadan bir ses çıkıyordu ama sonunda kedime en çok zararı dokunanı seçiyordum.     Bu geceleri gezme işi can sıkıcı bir hal almaya başladı.  İnsan en çok kendi ile kavgasında yara alıyor. Kulaklığımı takıp içimden gelenleri bastırmaya başladım. Müziğin bahşettiği mutluluk duygusunun askerleri içimdeki kasvet ile ama