Sabahları erken kalkmaktan nefret etmeye başladığımda üçüncü sınıfın başıydı.baş ucumda duran komidinin üstündeki dolu küllükten gelen koku burnumda ekşi bir tatla uyanmama neden oldu. Oysa kaç kere tembihlemiştim kendimi bu konuda. Yataktan kalkmadan çekmeceye uzanıp sigaramı çıkardım. Zaten  dolup taşan küllüğe bir izmarit daha sığdırabilmek umudu ile sigaramı yaktım. Kurumuş, daha uyku tadından kurtulamamış boğazıma sigara dumanı doldukça nefes alış verişim zorlanıyor, bu da bana ayrı bir haz veriyordu. Kalktım, üstümü giyinip sokağa attım kendimi. Telefonum çaldı arayan kumandandı- ki bu ismi ona ben koydum aslen abim- açtım. Kafede çayın hazır olduğu haberi ayaklarıma anlamsız bir güç vermişti. Masaya oturdum. Önce çayım ile şekeri bardakta kavuşturup küllüğü önüme çektim. Havada anlamsız bir sınav haftası tatsızlığı vardı. bende ise hoca zaten kolay soruyor rahatlığı yer etmişti. Çaylar dolup boşalırken küllükte elinden geldikçe izmarite ev sahipliği yapıyordu. Yola çıktım. Sellektör ile müşteri kapmaya çalışan dolmuşlardan birine tav olup bindim. Üç yıldır ezberlediğim okul yolunda yine kulaklığımı takıp, kafamı cama yaslayıp arabesk bir şarkıya klip çekiyormuş tadında bakışlarla sokağı süzdüm. Yağmur cama vuruyor, oradan içime damlıyordu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HİKAYE YAZAMAYAN HİKAYECİ'NİN HİKAYESİ

KIRÇIL

LİSÂN-I HÂL'İM HAKKINDA BAZI MÜLAHAZÂTI ŞAMİLDİR