MEHMET AKİF ERSOY VE YAHYA KEMAL BEYATLI ARASINDA İSLAMİ DEYİŞ, İSLAMİ DUYUŞ FARKI ,İSLAMİ MOTİFLERİN ŞİİRLERİNDEKİ KULLANIŞ AMACI VE ŞEKLİ  İSİMLİ TEZİN MUKADDİMESİ 
 

 İLK SÖZ
Edebiyatımızın her döneminde İslami motif ve imgeler şiirlere konu olmuştur. Edebiyatımızda İslamiyet hem bir kültürel öğe, hem de dini anlayışımızla gelen ''cihat'' yani yayma amacı ile şairlerin mısrlarına yansımıştır.
Mehmet Akif ERSOY hem yaşam tarzı hem de şiirlerinde işlediği konular vesilesi ile İslam toplumlarında bir fikir adamı, düşünür olarak da yer etmiş, şair vasfı yanında islami bir düşünce yapısınında öncüsü olmuştur.
Yahya Kemal ise şiirlerinde islami söylemin şiirselliğini, ses özelliklerini ve İslami kültürün doğasından gelen Derun-i Ahengi aramış, İslamiyeti yaymak konusunda Mehmet Akif gibi sistemli ve kasıtlı bir çaba içinde bulunmamıştır.
Bir iki örnek üzerinden gidelim. Her iki şairimizin de Süleymaniye İle ilgili kıymetli eserleri bulunmaktadır. Eğer bugün iki şairimiz yaşıyor olsaydı konu Süleymaniye olunca şöyle bir tabloyla karşılaşmak şaşırtıcı değildir.
İki şairin Süleymaniye Camii'nin bahçesine geldiğini düşünelim. Mehmet Akif önce şadırvanda abdest alır, içeriye girip iki rekat namaz kılar ve kürsüye çıkıp vaaz verir. Tabiki verdiği vaaz aruzun eşşiz kullanımı eşliğinde şiirsel haz içindedir. Yahya Kemal ise elinde küçük bir not defteri, Süleymaniye'nin bahçesinde dolaşır; ezan sesinden , kuş cıvıltısından , caminin mimari dokusundan ve Süleymaniye havasındaki musikiden kelimeler kapar, şiirler çıkarır.
Mehmet Akif için şiirde İslamiyet esas amaçtır, şiir ise bu amacın yolundaki  araç, yardımcı, yoldaştır.Yahya Kemal'de ise asıl amaç musiki yada o dönem lugatı ile ''Derun-i Ahenk'' dir.
Şairlerin istekleri yansır şiirlerine. Mehmet Akif İslam ülkelerinin bulundukları zor durumdan kurtulmasını ister. Şiirde anlattığı budur, özlemi budur. Tıpkı Safahat'da geçen şu  mısralarda olduğu  gibi.

''Müslümanlık denen ruh-i ilahiyi arasak/Müslümanım diyen insan yığınından ne uzak!''
''Ah o din nerde,o azmin, o sebatin dini?/O yerin gökten inen dini, hayatın dini''

Yahya Kemal'de ise arayış başkadır. Eskiyi özler, Fransa'da yaşadığı yıllarda uzak kaldığı kültürü, İstanbul'u , bayram sabahlarını... İslami motifde bu özlediği kültürün içinde olduğu için şiirinin bir parçasıdır.. Kültürümüzün İslam üzere şekillenmiş olması ve İslamiyetin adeta hayat tarzımızın yapı taşı konumunda olması Yahya Kemal'in İslami deyişinin sebebidir. Ama Mehmet Akif'teki duyuş yoktur. O şiirindeki amacı ''SES'' adlı rubaisinde ele verir.

''Ya Rab , bana bir ses yaratan kudreti ver.''

Bu mısra üzerine biraz konuşmak gerektiği kanaatindeyim. Görüldüğü üzere amaç , ulaşılmak istenen şey sesdir. Ancak detaylı bakıldığında başka noktalar da göze çarpar. Öncelikler şair bir yaratıcının varlığını kabul eder. Kudretin ona ait olduğunu ve ancak ondan dileyerek elde edebileceğini bilir.  Ancak amaç bu kudret sahibini yada onun dinini kurtarmak, yavmak değil; o vesile ile sesi bulmaktır. Çünki İslamiyetin ahengi vardır. Öreğin Kur'an-ı Kerim'i dikkatli incelediğimiz de İlahi bir kitap olmakla beraber harika bir sanat eserdir. Akıcılık ve şiirselllik konusunda zirvedir. Bu açıklamaya tepkiler olacaktır. Şöyle örnekleyelim;
Dikkatle aslından okunduğunda Kur'an-ı Kerim'deki ayetlerin içeriğine göre bir musikiye büründüğü görülür. Yani merhametten bahseden ayetler okunurken huzur ve mutluluğun sesini ahengde bulabilirsiniz. O ayetlerin sesi şiirsel bir yumuşaklığa sahiptir. Ancak azap ve ceza konulu ayetlerde ise o sertliği, uyarıcı üslubu tonlama ve ahenden çıkarmak mümkündür.
İşte bu İslamın doğasından gelen ahenk Yahya Kemal'i tesiri altına alır. Başka bir deyişle Yahya Kemal'deki İslamiyet düşüncesi Hayat denen tiyatro sahnesindeki dekordur. İslami kelimelerin şiirindeki görüntüsüde çok güzel kurgulanmış bir tiyatro dekorunu anımsatır fakat cansızdır. Mehmet Akif'teki çoskulu lirizmi göremeyiz.
 Mehmet Akif ezanların dinmemesini İslam bayrağının düşmemesi adına istemiştir. Amaç Allah'ın hak dininin payidar olmasıdır. Yahya Kemal'de bu duygularla birlikte ezan sesinin ahengine de aşıktır. Yani ezan Mehmet Akif'te dinin direği olan namaz için toplanma işareti iken, Yahya Kemal için bir sesin doğuşu, doğanın bu ahenkle harman oluşudur.

Kendi geliştirdiğim ''tuğla''metaforu bu konuyu açıklamada gayet etkili olacaktır. İki şairin Süleymaniye ile ilgili eseri oldğunu söylemiştik. Süleymaniye'yi bir imge olarak alırsak Mehmet Akif'e göre onu oluşturan yapı taşları, binanın ana maddesi İslam'dır. Bu taşları birleştiren harç ise insanlardır. Başka bir deyişle insanların görevi İslam'ı bir arada tutmak , yükseltmektir. Yahya Kemal'e göre ise ana madde yani yapıtaşı insandır. İnsanı birleştiren harç ise İslam'dır. Şiirde de dikkati çeker ki insanların o kutlu baram sabahında toplanma sebebi İslam'ın gereği olan Namaz'dır.
Tezimde bu ve bezeri örneklerle ortaya koyduğum deyiş-duyuş farkını şairlerin hayatı, şiirlerinden örnekler ve şiirlerinde islami unsurların yayılımı ve kullanın şekli açısından ortaya koymaya çalışacağım. Bu çalışmada şairlerin şiirleri, yazdıkları makaleler, şiir ve islamiyet hakkında görüşleri, bu şairler hakkında ''Beşir Fuat, Ahmet Hamdi, Seza Karakoç'' ve benzeri üstadların yazdığı eserler en önemli ışık kaynağım olacak.
SON SÖZ
Edebiyatımızda yapıtaşlarını yerine oturtmuş bu iki şairin İslami deyiş-duyuş farkı açısından incelenmesini hedef alan bu çalışmanın hakkındaki  Edebiyatımızda yapılacak çalışmalara her alanda faydalı olacağına inanıyor, şimdiden okurlara teşekkür ediyorum.

Faruk Çelik
On Dokuz Mayıs Üniversitesi
Türk Dili ve Edbiyatı
27.01.2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HİKAYE YAZAMAYAN HİKAYECİ'NİN HİKAYESİ

KIRÇIL

LİSÂN-I HÂL'İM HAKKINDA BAZI MÜLAHAZÂTI ŞAMİLDİR