DÜNYADA DÜŞÜNÜLECEKLER LİSTESİ

Son beş dakikadır uyguladığım derin derin nefes alma teorisi yeni yeni etkisini hissettirmeye başladı. Göz kapaklarımdaki kasılma hali baş ağrısı olarak geri dönüşüme uğruyor. Tam boğazımda, çene kemiğimden iki parmak aşağıda; halk arasında Adem helvası denen yerde sağlam bir yumruk yuva yapmış. Vücuduma giren oksijene kota koymuş, her geçişte ayakbastı ücreti istiyor adeta.
Hayallerime elalemden izinsiz çıktığım kaçak katlar yıkım ekiplerinin gazabına uğruyor. Vurulan her kepçe darbesi göz pınarlarımda muson yağmurları olarak sinirden şişmiş yanaklarımı suluyor.
Müziklerde derman arıyor insan. Şarkıyı aktaran sesin kendi derdinden muzdarip olması ufak bir rahatlama bırakıyor damarlara. Müslüm Gürses çalıyor. Parmak uclarımdaki kılcal damarlardan kalp ritminde aranjör olan atar damara kadar akışımın kimyası değişiyor. Damarlarımda nikotin, alyuvar, akyuvar ve Sebahat abla dolaşıyor. Müslüm Baba ile Sezen Aksu kişisel tarihimde gördüğüm en güzel kualisyon hükümetini senglah makamına yakın, adını bilmediğim notalarda kuruyor. Müslüm Baba oy birliği ile isyanımı yöneten birliğin başkomutanı oluyor. O herkesin hissettiğini hissederek söylüyor.

Seni düşünmeye başladığımda ''dünyada düşünülecekler listesi'' tek maddeye düşüyor, kokun. Tabiatın kucağında,binlerce çiçeğin özünden gelen bal kokusu yanında naftalin kalıyor.
Gözlerindeki gizem, insana Umberto Eco anlatılarını hatırlatıyor. Çok bilinmeyenli denklemler çözüyor ruhunu. İmkansızın kıyısında iki elin taş duvarları üstten işlemeli kemerlerle tutturulmuş köprülere nispet yapıyor. Sen, sana benzeyen bütün mümkünsüzlerin kıyısında; fazlasıyla realist, ama insanı evrenin varoluşuna yansıtan big bang teorisi kadar gizemli. Ve sen her olmaz denenin fazlasında güzel, elde olanın kıskandığı elde edilemeyecek olansın.

Canım acıyor. Ama bu fiziksel bir acı değil. İnsan, yurdun dört bir yanında açan rengarek çiçekleri farketmekten aciz kaldığı gün umutsuzluğa teslim olduğunu ilan ediyor.
Milletçe birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olan şu günlerde çayı daha demli içmeye başlıyorum. İnsanın içi koyulaşınca ona giden her şeyin koyu olmasını istiyor.
''Kaşlarım arasına dom dom kurşunu deydi'' adlı yöresel oyunda başrol olma isteğim belirgin bir hal aldı.
''Her şeyi terketme eğilimim yüksek dozajda. Ama birlik ve beraberlik odaklı olacağımız şu günlerde toplum olarak el ele vereceksek, ben senin elini tutarım baştan söyleyeyim.''

Almanca'da ''Sein'' kelimesinin iki anlamı vardır. Var olmak ve onun olmak. Aslında olayın özü onun olduğun zamanlarda var olduğunu hissedip, ondan ayrı kaldığında var olduğun günleri özlemek. Hayat geçmişe bakarken pişmanlık, geleceğe bakarken perişanlık. Yaşam milyarlarca insan arasında farklı olmaya çalışıp, bu yolda yapılan her hamle ile biraz daha herkesleşmek esaslı.

Sadece onunla olduğunda herkesten arınıp, farklı olup, varlık aleminde birey olmak. Dünya felsefi yaşamak için fazla kısa, temasız ve hedefsiz yaşamak için fazla uzun. Bu muamma içinde yoğrulup birey olmak, şans-kader-kısmet üçgeninde başından geçenlerin seni nasıl dövdüğüne bağlı.

Sonunu düşünenin kahraman olamadığı dünyada, hiç bir kahraman sonu gelmeden kıymetlenmez. Bazen onun olmak, sonu olmak kavramı ile birleşir ki, insan fıtratı sonlu başlangıçlara meyillidir. İnsan ölümü bilerek yaşar, ama ölümü unutarak mutlu olmaya çalışır. Şüphesiz ölümü ve sonunu unutarak mutlu olanların, hatırlanacak sonları olmaz.

Bazen şartsız, kâr-zarar eğrisine bakmadan  sevmek gerekir....
''O sana sırtını dönse de, sırtı da ayrı güzelmiş diyebilecek kıvamda sevmek.
Kıvamlı Senfoniler, Nice okumalar.''





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HİKAYE YAZAMAYAN HİKAYECİ'NİN HİKAYESİ

KIRÇIL

LİSÂN-I HÂL'İM HAKKINDA BAZI MÜLAHAZÂTI ŞAMİLDİR