KALDIRIM MÜHENDİSLİĞİ

Sevdiğim yardım et bana, sustuğum vakit konuştuklarımdan fazlasını anla...
Kapımın önünden günlük rutin hayatıma açılan sokağa hayalini konduruyorum. Her detayını zihnime ince ince işlediğim varlığın kolaylıkla canlanıyor yüzümde. Zorlanmadan hasretle yad ediyorum her bir hücreni. Köşedeki eski binaya rengarenk çiçekli bir sarmaşık karalıyorum. Topraktan yükselip tahta duvarlara sarmış, paslı balkon demiriyle sarmaş dolaş bir ilişkiye yelken açmış dallarda, bin bir çeşit çiçek açtırıyorum. Her çiçeğin kokusu burnumu sarmalarken senin kokunu hepsine baskın kılıyorum.
Yağmur sonrası sessizliği serpiyorum sokağa. Duracağın yerdeki kaldırım taşlarını teraziye alıyorum. Sırtını verdiğin duvara işlemeli tahtalar karalıyorum.
Beyaz keten bir elbise karalıyorum üstüne. Omuzları açık, ince belinde kıvrılıp vücudunun her hattına sahip çıkan , sana her temasında beyazlığına aydınlıklar katılan bir elbise...
Saçların kendine has , kültürel miras listemde ilk sırada bulunan kıvırcıklığı ile ince boynundan dökülüp omuzlarına dokunuyor.
Özdemir Asaf kafiyelerinden bir kolye takıyorum gerdanına sessizce. Cemal Süreya'nın Zuhal'e mektuplarını kulaklarına küpe yapıyorum.  Küçük gözlerine seni ilk gördüğüm gün tanıştığım yuvarlak gözlüklerini iliştirdim . Güzel yüzünün her hücresine umulmaz bakışlar bırakıyorum.
Insan elinin kimyasal deneyleri ile oluşmuş hiç bir makyaj malzemesini yakıştıramıyorum sana.  Teninin kendi beyazına damlatıyorum mavi hayallerimi. Içimden gelse de telli duvaklı gelinlikler kuramıyorum düşlerimde. Hayalgücüme sansür koyacak kadar işlemişim zihnime senin benimle imkansızlığını. Hayallerde bile yanıma karalıyamıyorum seni. Ancak izleyeceğim güzel bir yere yerleştirmeye güç yetiriyorum .
Alıp çiçeklerin sardığı işlemeli duvarın önüne koyuyorum seni. Bastığın yerlerde filizlenen papatyalardan taç yapıyorum ipek saçlarına. Kokun gök kuşağı gibi çevreliyor pencereleri.  Beyaz elbisenin ince beline benden önce sarılması fikrini kenara bırakıp aynalı bir kemer karaladım. Dizlerinde biten elbisenin ortasından vücuduna sarıyorum.
Beyaz pabuçlar çiziyorum ayaklarına. Papatyaların bile yaralamasından korkuyorum seni. Çorapsız bırakıyorum elbiseni. Vücuduna eklenecek her fazlalığa düşmanlığımı ilan ediyorum.
Gönüldesin sen, akıldasın, baştasın. Annemin babamın gönlünü çaldığı yaştasın.
Sokaktaki bütün taşları söküyorum papatyalara daha çok yer açmak için. Çiçekli evin duvarında, beyaz elbisen ile, papatyaların üzerinde bana bakıyorsun. Gözlerin en çok bana bakarken güzel, ben ise senden başkasına bakarken görme bozukluğu çekmekteyim.
Seni hayallerimde bile uzaklarda severek günüme başlıyorum.  Gün boyu hayalini saklıyorum aklımın vitrininde.
Ben kurduğum düşler de bile seni uzağıma kazıyorum.
Ayağına papatyaların değmesi dileği ile.

Yorumlar

  1. Okuduğum en etkileyici yazılardan biri abim. Yaratan senin yazma ufkunu uzayın en derinlerindeki galaksilerden tut da dünya dediğimiz gezegenin en altındaki magmaya kadar genişletsin . Nice yazılarını okumak dileğiyle...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

HİKAYE YAZAMAYAN HİKAYECİ'NİN HİKAYESİ

KIRÇIL

LİSÂN-I HÂL'İM HAKKINDA BAZI MÜLAHAZÂTI ŞAMİLDİR