İnsanlık hep olması gereken yerin farklı olduğuna inandırdı kendini. Kimse o anki yaşamını üstlenemedi. Hep olması gereken yeri başka mecralara sabitleyip hoşnutsuz tavırlarla hayata somurttu.
Fakir asıl yerini lüks araçların şoför koltuğunda görürken rüyalarında, zengin onun hayalindeki lüksün şatafatından sıkılıp bir dağ başı hayal etti. Dağ başındaki çoban ise şehirdeki fabrikada maaşlı bir iş, Ahmet abinin çilli oğlu ise devlet kapısında sigorta primli mesai.
Kader dediğimiz, yaşamımızın hareket devinimini kuran sistemler bütünü, tanrısal senaryo veya alın yazısı hep dillerde ''kahpe'' sıfatı ile anıldı. Sinema filmleri köyde sevdiği kız ile arasına giren para adlı düşmana karşı büyük şehre giden binlerce gencin telef oluşunu beyaz perdeye yansıttı. Hikaye klasik, kurulmaya çalışan paradoks ise hep yanlıştı. 
Yeşilçam sinemasının en parlak dönemini oluşturan bu eserlerde konu realist, karakterler romantik, mekanlar ise realistti. Plan ilk başlarda akla yatkın ve basit, parasızlık yüzünden sevdiğine kavuşamayan , genç , gözü kara ve çoğunlukla yakışıklı ve mert delikanlı sevdiği ile yeminleşerek büyük şehrin yani İstanbul'un  -ki o dönemin tek büyük şehri - yolunu tutar. İş ayırmadan bulduğu her işte çalışan genç ve onu bekleyen sevgilisinin sonu iki temel haritada yön alır. Birinci seçenek oğlan dönmeden kızın babası sözünden cayar - ki genellikle bu babalar sözünde durmayan kötü karakterlerdir-  ve kızını zengin ağaya ya da oğluna verir, delikanlı bu haberi alır ve köye gelerek işlediği seri cinayetlerle kendine gazetelerin üçüncü sayfasında bir sütün edinir.
İkinci yol haritasında ise genç birey gittiği yerde çok para kazanır ve çevresindeki sosyal hayatın büyüsüne kapılarak köyünü ve sevdiğini unutur. Bu arada köyde kalan genç kız belli bir yas döneminden sonra korunaksız kalmamak için köyde güvenilir ve kendisinden yaşça büyük biri ile formalite evliliği yapar. Genç adam yıllar sonra bir bahane ile köyüne geldiğinde karşılaşan eski aşıklar , hayatlarının son deminde aşkın tutkusuna yenik düşmekten korkarak iki yabancı taklidini ustaca uygular. Ancak hiç bir zaman Oscar'da yılın oyuncusu ödülüne aday gösterilmezler.
Konumuz temelinde insanın hep yaşadığı noktadan başka noktada olmayı hayal etmesi sendromu olduğu için ufak bir toparlama ile sorulacak düşünsel bir sorunun yorumuna odaklanalım. İnsanlar fedakarlık adı altında yanlış hamleler yapmaya meyillidir. Örneklerimize bakarsak sevdiği kızı almak için seçtiği yol, aralarına giren paraya köle olmaktır. Başka bir deyişle bu para tabusunu yıkmak yerine daha çok para için sistemin içine karışmaktır. Nitekim bu sistem kısa sürede onu asimile ederek amacına ulaşır ve kendini güçlendirir.
Günlük aşklarda kullandığımız kalıp cümleler aşkı anlatmak için güçlü görünse de , gerçek aşkın fedakarlık kisvesi altında bakılırsa basit ve kolay kalacaktır. 
Fikri sabitlemek adına merkezi cümleler seçelim . 
''Hep yanında olacağım ve her düştüğünde seni kaldıracağım.''
Cümle gayet romantik, fedakar ve korunaklı görünebilir. Peki detaylı bakmak nedir ? Bana göre detaylı bakmak belki size göre şizofreni. Bu cümlede zorlukları paylaşmaktan çok kendini kurtarıcı olarak gösterme göze çarpar, sen bana muhtaç olacaksıncılık da diyebiliriz. Ortaya atılan her anti -tezde olduğu gibi sorabilirsiniz? Nedir yani? Mesele nedir? Doğru cümle nedir?
Gerçekten fedakar ve paylaşımcı cümle benim zihnimce ''Her düştüğünde belki seni kaldıramam, ama sen düştüğünde ben de yanına uzanırım.'' Ne fark var yani ? diyebilirsin sevgili okur. Seninde işin kelime oyunu dediğini duyar gibiyim. 
Burada gerçek paylaşma var, kurtarmaktan önce onunla aynı acıyı yaşamaya cesaret var, ben kurtarırım gibi aşırı öz güvenli ve egoist bir düşünce yerine düştüğün yerde ben de aynı zorluğa koşarım var, seni oradan kurtaramasam bile yanında yükünü paylaşırım var. Bu cümlede  egoist bir ''Ben'' kavramından öte homojen olarak karışmış, kimyasal tepkime tadında bir ''Biz'' var.
Bir güzel örnekte ''Sen benim en güzel seçimimsin'' cümlesidir. Yok artık bunda ne buldun deme sevgili okur. Seçim kelimesi ortamda birden çok ilgi odağı olduğunu ve arasından birinin tek yönlü standartlar ile seçildiğini gösterir. Yani başka bir söylemde ''birlikteyiz çünkü ben diğerleri içinden seni seçtim'' demektir ki bu makro düzeyde bir ego içerir. Bana göre doğru cümle ''Sen benim en güzel kararımsın.'' olmalıdır. Karar vermek eyleminde birden çok seçenek belirtisi yoktur. Ortada şahısdan çok durum vardır. Başka bir deyişle ben seni sevme yoluna çıkmaya azm-u cezm-u kast eyledim demektir. Ki bu kararda karşı tarafla ortak alınmazsa karar yerine tercih olur. Yani kelime kullanım alanında bize bir birliktelik, oluşum ve ''Biz'' anlamı verir.
Pek bu paradoksal geçişi nasıl yaşayabiliriz ? Şüphesiz anahtar kelimemiz sanat, özünde ve merkezinde ise edebiyat olacaktır. 
Edebiyat insanın kendi içinde farklı yapılara, insanlara ve oluşumlara yer açmasının kullanma klavuzudur. İstediğiniz her alanda bu farkındalığı yakalayabilme şansınız olmasıyla birlikte şiir bu iş için kapı numarası yazılı açık adrestir. ''Şiir , kendi içinde kainatı bulmak sanatıdır.'' Ve her insanın kainatı, bir olabildiği insanlarla sınırlıdır. Kim ile gönülsel ve ya fikirsel olarak harman olabiliyorsan senin kainatın odur. 
Bir eseri hangi amaç doğrultusunda okursan , harfler arasına o rota ile yürürsün. Kimi insanın içindeki sevgi ile vedalaşmak için okuduğu satırlar, kiminin sevdiğine kavuşma çabasının tecellisidir. 
Kimisi baktığı bir nesne ile hatıralarını bağdaştırıp üç boyutlu sinema tadı yaşamaya çalışırken, kimisi bir nesneyi beynine kazıyıp sevmediği bir hatırayı, fizik deneylerinde hacim fazlalığından bulunduğu kapdan dökülen  su rolünde dışarı atmak ister. 
Sözün özü her cümle baktığınız yere göre önem kazandığı kadar, ne taraftan bakmadığınız ile ilişkili olarak anlamlanabilir. Önemli olan bir yönden bakarken, ters yöndeki gölgeyi de dikkate almaktır.
Aynanın yansıması her zaman olanı değil, bazen de terste bulunanı gösterir. 
Madalyonun iki değil, bütün yönlerini hd kalitesinde görmeniz dileğiyle.
Her bakışınız enstürmantal bir Senfoni tadında olsun.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HİKAYE YAZAMAYAN HİKAYECİ'NİN HİKAYESİ

KIRÇIL

LİSÂN-I HÂL'İM HAKKINDA BAZI MÜLAHAZÂTI ŞAMİLDİR