Kadıköy iskelesinde rüyalara daldım. Daldım çıktım, daldım çıktım, daldım kaldım. Bir martının ağzında balık oldum çıktım. Martı midesinde yemek oldum. O uçtu bende balık halimle uçtum. Balık nasıl uçar deme.  Uçtum.
Çıktım. Taş yolların yaş kaldırımlarında insan nefesi oldum, buhar oldum, karbonmonoksit oldum. Şehre usul usul karbonmonoksit yağdı. Kadıköy'den dikili taşa,  ordan Nişantaşı'na aktım. Yağmur yağdı, yağmura karıştım kırık kiremitler üstünden plastik borulara, ordan karanlık logarlara aktım.
Çay ocağına girdim. Kapı üstüme geldi. Tabure altımdan kaydı. Çaydanlık ıslık çaldı. Hişt. Dedim. Zaten sinirliyim.  Hepsi sustu, tabure bı uyur abi dedi, kapı geri çekildi, çaydanlık derdini bardağa döktü.
Bardak ısındı. Üstü buhar oldu, çay ocağının içine karıştı.
Vurdum. Yumruğumu duvar hissetmedi. Parmaklarım sızladı,  sövdüm. Duvar duymadı, duyduysa da iplemedi.  Kızdım. Soğuk sular kâr etmedi. Kendimi kışlara vurdum, içimdeki pastırma sıcaklarına yetmedi.
Küstüm, kimse bilmedi. Tavşan dağa küstü, dağ atara atar yaptı, olaylar büyüdü. Tavşan cüssesine bakmadan dağın üstüne yürüdü. Yıllardır karlar altında kalan dağ bu hareketin altında kalmamış. Tavşanın akrabaları, dağın dayı oğulları derken mevzu genişlemiş  kar* davası olmuş. 8 yaralı,  4 bahtı kararı bu olayın meyvesi olmuş.  Gökten üç elma düşmüş, az gitmiş uz gitmiş, yolları düz gitmiş. Biri tavşana, biri dağın eteğine düşmüş. Üçüncüsü gözden düşünce tarihi vesikalardan kaydı düşülmüş.
Aslında hepsi bir düş'müş. Düşler ülkesinden aklıma düşmüş.
"Ne yollar çıkar vuslata, ne kışlar bekler baharı,
Üzülme artık sevdiğim her yol bulur Mevlayı."
Senfoni tadında düşler dileğiyle

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HİKAYE YAZAMAYAN HİKAYECİ'NİN HİKAYESİ

KIRÇIL

LİSÂN-I HÂL'İM HAKKINDA BAZI MÜLAHAZÂTI ŞAMİLDİR